
Senai DemirciHaber 7
Günlüğümden notlar… "Bana sormadan nasıl iman edersiniz?" cümlesini kim söylemiş olabilir?
(...) Cümle niye "nasıl iman edersiniz?"diye değil de, "BANA SORMADAN
nasıl iman edersiniz?" diye kurulmuş?
İman etmek bisiklete binmek gibidir; sürekli pedal
çevirmek gerekir.yoksa gaflete düşer, şirke sürükleniriz. Bu yüzden
olmalı Kur’ân’ın “ey iman edenler, iman ed[meye devam ed]in!” uyarısı.
Dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutmak nasıl mümkün değilse, dünün
imanıyla bugünün yaratılışını takdir etmek mümkün değildir. Bugün
yeni/den iman etmeli. Bugünü yeni bir inanışla, taze bir takdir
duygusuyla, diri bir şükür telaşıyla karşılamalı.
***
Biri seninle bir başkasının
gıybetini yapıyorsa, bir
başkasıyla da senin gıybetini yapacak demektir. Biri seninle bir
başkasının gıybetini yapıyorsa, senin de bir başkasıyla kendisinin
gıybetini yaptığını/yapacağını ima ediyor demektir. Biri bir başkasıyla
senin gıybetini yapmışsa, sana hem kötülük eder hem de kendi kötülüğünün
cezasını sana keser; bundan sonra yüzü sana soğuk kalır, senin
kendisine sıcak olmanı engeller.“Öldürür” senin gerçekliğini.
***
Her şehre "şehrin öte yakasından koşarak gelen bir
adam"
gerek. [Bak. YaSin Suresi] Öyle bir adam ki, sırf o şehirde oturuyor
diye Allah şehrin ismini değiştirsin, “karye/köy” iken “medine/şehir”
diye adlandırsın. Öyle bir adam ki, cennetin kapısında bile kendisini
taşlayarak öldürenleri düşünüp "keşke hemşerilerim bilseydi" diyebilsin.
***
Yeni başladığım Kahve Bahane programı vesilesiyle
Mehmet Baransu’yu
yakından tanıdım. Hepimiz adına elini taşın altına koyan, ülkesi ve
halkının iyiliği için yine ülkesi ve halkı tarafından yalnız bırakılmayı
göze almış, taşlanmaya razı olmuş bir “öte yakalı adam” olarak
alkışlanmayı hak ediyor Mehmet Baransu. Kaçımız 8 yaşındaki kızımıza “bu
Pazar günü hapse girme baba ha!” dedirtmeyi göze alabiliriz! (Kahve
Bahane, Çarşamba geceleri, 21.30’da, HilalTV’de)
***
"Bana sormadan nasıl iman edersiniz?" cümlesini kim
söylemiş olabilir? Eğer cevap Firavun'sa, Kur'an niye bu cümleyi tekrar
tekrar hatırlatır bize? Cümle niye "nasıl iman edersiniz?"diye değil de,
"BANA SORMADAN nasıl iman edersiniz?" diye kurulmuş? Kur’ân asla
geçmişten söz etmez; hep şimdi ve burada/n konuşur. Cemaatçiliğin
(cemaatliliğin değil!) sloganıdır bence bu cümle. "Bizim cemaate dahil
olmadan nasıl…" “Bizim şeyhimize mürid olmadan nasıl…” “Bizim partimize
üye olmadan nasıl…” Sadece dindarlar değildir cemaatçiler. Şöyle
diyenler de yok mu? “Bize sormadan nasıl başınızı bağlarsınız?” Çeneden
bağla. Enseden dolaştır. İğneli olmasın…” “Bizim partimizin görüşünü
almadan nasıl ezan okutursunuz?”
***
Avustralya’da Melbourne Havalimanı’nda okuduğum o
uyarıyı hiç unutmuyorum: “Your ego may be huge; but your luggage must
be this size!” El bagajları için tartışan yolcuları uyarıyordu ve hemen
yanında el bagajının sığıp sığmadığının denenebileceği demir sepet
vardı: “Egonuz çok büyük olabilir ama el bagajınız ancak bu büyüklükte
olacak!” Meclise de aynısını yazsak mı? “Egonuz çok büyük olabilir ama
halk üzerindeki sözünüz aldığınız oy kadar kalacak…” Kışla önlerine de
yazsak mı? “Egonuz çok büyük olabilir ama milletin elinize verdiği
silahı milletin istediği yerde kullanacaksınız.” Medya da duysa mı?
“Egonuz çok büyük olabilir ama edep sınırları buraya kadar…”
***
Dergi/gazete aboneliği kampanyalarına dair: Ayakkabı
olmanın hatırını vermeyen bir ayakkabıyla nasıl dolaşmazsam, dergi
olmanın hakkını vermeyen dergiyi de elime almam. Ne yazarsa yazsın zaten
“satılan” bir dergi kendisini asla dergi yapamaz. Ne olursa olsun
mecburen giyilen ayakkabıyı pazarlamak da böyle olmalı. Hem ayakkabıya
hem ayakkabıcıya hem ayakkabıyı giyene hem de kalitesiz ayakkabı
giydirmeye emek veren kendine haksızlık etmiş olursun. Ancak şu da var
ki, kaliteli bir yayını sırf cemaat yayını diye mahkum etmek, kalitesiz
bir yayını sırf cemaat yayını diye makbul görmek aynı şeydir;
tarafgirliktir, cemaatçiliktir. Cemaatli olacağız ama cemaatçi
olmayacağız. Kardeşlerimize sadakatimizi kimse gazete/dergi aboneliği
üzerinden ölçmesin, kardeşlerimiz de ölçmesin.
***
Bir de
Ayşe Arman vakası var. Kendisini eleştirenler
üzerinden önem kazanan böylesi gazeteciliği önemsediğimden değil ama
önemsememiz gereken bir detayı hatırlatma vesilesi olduğu için
hatırlatmam gerek. Ayşe kızımız yine “içeriden” yazmak için, bin bir
zahmete girip obez kılığına bürünmüş (en azından emeğine saygı
duymalıyım). Hatırlayalım, yine “içeriden” yazmak için tesettür kılığına
girmişti. Bu iki “içeriden” yazı dizisini yan yana koyunca, Ayşe
Armangillerin “tesettür” tarifi çıkıyor işte ortaya. Yoksa bizimkisi de
mi öyle? Bedene dışarıdan yapıştırılan obezite yamaları gibi yani
tesettür. “Dışarıdan” yama yapılarak şişko olunabildiği gibi mütesettir
de olunabilirmiş; öyle mi? Abaye giy, başörtüsü tak; tesettür olsun.
Çenenden silikon sarksın, karnına plastik ağırlıklar yapıştırsınlar ve
şişman olasın. Buna da "içeriden yaşamak" deyin. Obezite gibi yapıştır
çıkar, tak sök bir şey ha tesettür de… Yesinler, çok yesinler, obez
olacak kadar yesinler. Bir de “içeriden” bir söz ekleyeyim buna: Hiç
“iç”i yok mu bu dinin? Hiç gönlünden kopan bir parçası yok mu bu
tesettürün? Hep dışarıdan mı giyilir bu iman, namaz, oruç, zekat, hac
Allah aşkına?
***
Burhan Kuzu hocamıza geçmiş olsun. Polis dayağı
yiyen öğrencilere de… Ancak ‘ben sana slogan [ve de yumurta] atamazsın’
demedim, ‘adam olamazsın’ dedim” sözünün günü geçmemiş demek ki.
Slogancılık ödlekliktir. Yüksek sözü olmayanlar seslerini yükseltir.
Alçak sözün yüksek sesle söylenmesi merkep sesine denk gelir. Sloganlı
yaşamlar özensizdir. Sloganik düşünce(sizlik) hakikat tembelliğidir.
Sloganla mukabele etmeler, düşünceyle yüzleşme korkusudur. Siyasi olarak
haklı olsan bile insanî olarak haksızsan, siyasi haklılığının canı
cehenneme! Delikanlıysan eğer, hiç olmazsa, misafirinin misafirliğine
hürmet et, bu da olmazsa, yaşına başını say, bu da olmazsa hocalığına
saygı duy. Başkalarının üfürmesiyle bağırıp çağıranların özneliği iptal
olmuştur. Sloganla düşünenlerin aklı dolaşımdan kalkar, kafasız kalır.
Slogancılar kendi kendilerini nesneleştirirler. Böylece kendileri
kendilerine dayak atarlar. Üniversitelik buysa, üniversiteliye dayak
atmak için polise de polis copuna gerek yok sahiden…
Senai Demirci - Haber 7
senaidemirci@gmail.comhttp://www.haber7.com/haber/20101210/Gunlugumden-notlar8230.php